22 Şubat 2015 Pazar

Komşunun Oğlu



Son zamanlarda düşünmeye başlamıştım; bu toplumsal cinsiyet meselesi benim hayatımı nasıl etkiliyor, diye. Bunun üzerinde düşünürken bir anımı hatırladım. Daha küçük bir çocukken (6 yaşlarında) karşı komşumuz bize gelmişti. Onları çok seviyordum, çünkü bahçelerinde çok kedi vardı, kedileri çok seviyorlardı. Hem de sokakta ki köpekleri besliyorlardı. Bunlar benim bir insanı sevebilmem için yeterli sebeplerdi.
Onlar bize geldiğinde, misafir için kilitli tutulan o koca salon birden açıldı. Ben de onların yanında olabilmek için misafirlerin karşısına geçtim ve oturdum. Üzerimde bir şort ve askılı vardı. 6 yaşındayken 7-8 gösteriyordum, boyum o zamanda biraz uzundu ve doğal olarak göğüslerim henüz yoktu. Eğilince yakamı kapatmazdım. Gözüküyorsa da kaburgamı kaplayan et ve onun üzerinde daha içi dolmamış göğüs uçlarım gözüküyordu. -6 yaşında ki bir çocuğun bunları hesap ettiğini söyleyemem.- Benim için komşumuzun oğlunun üstü çıplakken, benim askılı ile durmamın bir sakıncası yoktu. Hatta benimde üstümün çıplak olması normaldi. Zaten ikimizin üst bedeni de birebir aynı sayılırdı. Onunda kaburgasının üzerini kaplayan bir et ama içi dolmayacak olan göğüs uçları vardı. Benim ve büyük ihtimalle onun açısından, ikimiz de eşittik... Hatırlıyor musun komşunun oğlu, dünyalarımız gayet adildi fakat o dünyalarımıza büyükler karışmaya başlamıştı bile. Eşitliği bozmaktı niyetleri...
Misafirler odaya yerleşince, bize gelen hacı dedenin karşısına geçtim ve oturdum. 
Hatırladığım kadarıyla " kediler nasıl?" diye sormuşum. Fakat cevap alamadan hatta karşıya oturur oturmaz amcam seslendi. "Gamze, git annene söyle TV açsın, haberlerde ne var, bak, gel bana anlat." dedi. İtiraf etmeliyim güle oynaya gittim. Benim için güzel bir görevdi. Yetişkin gibi bir görevi yerine getirmem gerekiyordu. Hemen annemin yanına koştum. " Bana TV aç. " dedim. "Neden" dedi. Ben de amcamın bana dediğini söyledim ve annem beni odaya kapattı: Önce üstümü çıkardı. Çıplakken komşunun oğlundan tek farkım vardı, o da adına "kuku" dedikleri kulağa tuhaf gelen saçma sapan bir kelimeydi.- Sonraları öğrenecektim ondan utanmam gerektiğini. -Velhasıl, annem beni soydu ve tekrar giydirdi. O yaz sıcağında artık üzerimde pantolon ve yarım kollu vardı. Daha sonra annemin yaptığı tek şeyse beni öpüp "haberler başlamadı daha" demek oldu.
 İşte o zaman hiçbir şey anlamamıştım. Salona gittiğimde beni gören amcam haberleri öğrenmese de gülümsedi. Garipti... Zaten hacı dedenin karşı koltuğu dolmuştu ve konu kedilerden uzaklaşmıştı...
O gün anlamsız gelen bu olay, bugün bende büyük bir yere denk geliyor. Bu yaşanan, yaşayacaklarımın garantisi gibiydi. Şuan 21 yaşındayım ve şort giymekten nefret ediyorum. Çünkü bu süre içinde bacağımın şekli, kalınlığı,uzunluğu, kılı- tüyü hakkında çok şey işittim. Sanırım kadınların sahip olabileceği bir bacak modeli vardı ve benim o sabit modelden uzak bacaklarım vardı... Regli olduğumda, annemin neden attığını dahi anlayamadığım, korkmamam için olduğunu savunduğu bir tokat yedim. Zaman ilerledi, okul da ped dağıtılınca o bezlerden utanmam gerektiğini öğrendim. Saklayarak sınıfa girmeliydim. Zaman ilerledi, dekolte sınırını öğrendim. Zaman ilerledi, vajinamın önemli, saklanması gereken ve namus denilen bir sınırı olduğunu öğrendim. zaman ilerledi vajinamda, bebekken beni koruyan bir zar için insanların bana değer verdiğini öğrendim. Zaman ilerledi, öpüşmenin ahlaksızca olduğunu, ama öpüşmeyi bilmemenin dalga geçilecek bir konu olduğunu öğrendim. Zamanla memelere gözleri kayan erkekleri gördüm ve insanlar büyüdükçe yüzüme değil de kafamdan aşağıyı süzmeye başladı. Zaman ilerledi, memelerimi kapatmak için kambur durmaya başladım. Kamburum çıktı fakat bu da kötü bir görüntü diye beğenilmedi. Dik durdum, gözler yine boynumun altında meme arayışına geçti. Zaman ilerledi, yolda yürüyen erkeklerin, tek bir noktaya kitlenerek yürüdüğünü gördüm. Önde ki kadının kalçasını takip ediyordu hepsi. Zaman ilerledi insanlar kaşlarımı beğenmedi, aldır dediler, zaman ilerledi bacağının üstünü al dediler, zaman ilerledi dudağının üstünü al dediler, zaman ilerledi yüzünü al dediler, zaman ilerledi kolların erkek gibi az kadın ol, kollarını al, dediler. Zaman ilerledi, dudakların kalın ruj sürüp dikkat çekme dediler. Zaman ilerledi, makyajsız kadın mı olur, ne demek makyaj yapmayı sevmiyorum dediler. Zaman ilerledi, uzunsun dediler, zaman ilerledi belin dediler, memen dediler, kalçan dediler, bacağın dediler. Hep bir şey dediler. Ve ben devamlı onlara ayak uydurmaya çalıştım. Sonra bir gün bir şey oldu ve bağırmaya başladım! Artık ped dağıtılınca saklamak yerine elimde sınıfa daldım. Bacaklarımdaki kılı tüyü önemsemedim. Kalın bacak etek giyemez deseler de ben giymeye başladım. Sevgilim oldu ve onu saklamak zorunda hissetmedim. Bağırmaya başladığım günden bu yana; seven erkek kıskanır yalanına inanmaz oldum. Bu yalanlarla beni dizginlemeye çalıştıklarını gördüm. Kıyafetlerime kimseyi karıştırmaz oldum, karışan olursa tartışmaya başladım. Erkeklik, kadınlık budur diyenlere "neden vajina ve penis demekten utanıyorsunuz" dedim. Kolumdaki tüyler çıkmaya başlayınca, kollarımı kapatmamaya başladım. Dik yürümeye başladım. Ve karışan oldukça daha çok bağırdım/bağırıyorum.. Fakat değişmeyen çok şey kaldı. 20 yıldır beynime işlenen şeyleri bir çığlıkla atamayacağımı biliyordum. Şimdilerde ise bana işlemeye çalıştıkları bu düzeni kendi içimde kırmaya başladığım için, kızmaya başladılar, kendilerince dalga geçtiler. Zamanla "kız yapmaz bunu" dediler, "ben KADINIM" dedim. Hepsi kızlık zarını düşünerek söylediğimi sandığı ve suratıma baktı. Onlara, kadınlığın onunla bir ilişkisi yok, dedim sanırım anlamadılar. Zamanla, "toplum buna hazır değil" dediler. "Toplum mu bunu size söyledi" dedim kızdılar. Zamanla "bu iktidar gitmeden kadın özgür olmaz" dediler. "Ben bu iktidardan önce de yaşıyordum, mesele bu kadar basit değil bu erkek egemen sistem yıkılmadan, kadın özgür olmaz" dedim "erkek egemen de kimmiş?" dediler. Onlar fiziksel olarak kadın güçsüz dedi, ben kadın sporcuları gösterdim. Kadın her işi yapamaz dediler, inşaata çalışan kadınların haberlerini açtım. Kadın kutsaldır dediler, kutsallığı reddediyorum bu bir tahakküm biçimidir dedim...
Ben dedim onlar dedi, ben dedim onalar dedi ve cinayetler gündemimizi sarmaya başladı. İşte o zaman hep bir ağızdan "kadınlara özgürlük" dedik. Ben de dün bana dediklerini onlara hatırlattım, sadece "haklısın" dediler.
Komşunun oğluna mı ne oldu? Sünnet düğünü eğlenceli geçti. Ona sünnet düğününde takı takıldı, oyuncak alındı, beni dövdüler, ped aldılar. O üstsüz mahallede dolandı. Bense iki kat giyindim, sütyen denilen şeyin bana verdiği sırt ağrısı yüzünden çok oyun oynayamadım. O okuldan kaçtı. Annesi güle oynaya okula geldi. Benimse ayakkabım yırtıldığı için derse girmeye utandığım ve derse girmediğim için dersten kaçmış sayıldım. Annem sinirle geldi...
O bu günlerde yattığı kadınlarla hava atıp "erkek" sayılırken, ben hiç sevgilim olmadığı zaman kutsal sayılıyordum. O milli olduğu günü kutlama hayali kurduğunda, ben bana dokunan olursa orospu diyecekler diye korkuyordum. Ben bağırmaya başladığımda o sevgilisini dövüyordu,evlenmek için bakire kadın arıyordu, kas yapıp hava atıyordu, penisinin boyu ile ilgili konuşuyor, sünnet fotolarını gösteriyor, küçükken çekilen çıplak fotoları ile eğleniyor...
Şu sıra Özgecan için ikimizde bağırıyoruz. Ama o kadınlar hakkında konuşmaya devam ediyor. Laf atıyor, hala vücut geliştiriyor, kendisinin bir güç timsali oluğunu düşünüyor. Kendisinin de biraz katil olduğunun hala farkında değil.
Komşunun oğlu otobüste hala taciz ediyor, komşunun oğlu tecavüzler ediyor, komşunun oğlu eşini 52 parçaya bölüyor, komşunun oğlu yanında ki kadının "düzgün" giyinmesini isterken, diğer kadınları süzüyor, yolda yürürken öndeki kalçayı takip ediyor.
 Kadın cinayetleri haberlerini bazen paylaşıyor, üzülüyor fakat katledilen kadın eğer bir pavyonda çalışıyorsa haberi hemen geçiyor. Sevgilisi ondan çok bilmesin, kendisinden daha zeki bir kadın yanında olmasın istiyor. -Zaten olsa da "çok bilmiş" diyor.- Erkekliğin penis iktidarı ile olduğunu, erkek olmanın güce, boya, performansa bağlı olduğunu düşünüyor. Kadınla eşit olunmalı diyor ama hayatındaki kadınlarla eşit olmayı kendine yediremiyor. Kadın dediğin kendine bakar derken, onun kriterlerine göre kendine bakmayanlara çirkin, kezban diye dalga geçiyor, "lezbiyendir, feminiklerdendir abi kesin, başka ne olacak" diyerek gülüyor. Kendisini terk eden kadına "defolup gitti başkasına orospu" diyor. Sevişmeyi, "kadını yatağa attım oğlum, hatunu altıma aldım" diye anlatıyor.... 
O komşunun oğlu pek ağlayamıyor, çünkü ağlayınca "karı gibi ağlama lan" diyeceklerini sanıyor. Komşunun oğlu gazete haberlerine bakıyor, tecavüz, şiddet, taciz, ölüm vs. haberlerini okuyor. Sonra bunları yapana "orospu çocuğu "diyor, "ananı sikeyim" diyor, "amına koyayım" diyor fakat söylediği şeylerle sözel şekilde kadına saldırdığını, söylediklerinin öznesinin kadın olduğunu, haberlerde okudukların da kadınlara yönelik olduğunu fark edemiyor. "Abi ben amk derken nokta gibi kullanıyorum yani, küfür bile değil ya." diyor. Ama bu toplumsal cinsiyet meselesinin hayatına nasıl derinden işlediğini göremiyor. Cinsiyetçi söylemleri ile mutluyken hala kendisinin de bu suçlarda parmağı olduğunu fark edemiyor...

Sevgilerle tüm komşularımın oğullarına...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder