Son
zamanlarda düşünmeye başlamıştım; bu toplumsal cinsiyet
meselesi benim hayatımı nasıl etkiliyor, diye. Bunun üzerinde
düşünürken bir anımı hatırladım. Daha küçük bir çocukken
(6 yaşlarında) karşı komşumuz bize gelmişti. Onları çok
seviyordum, çünkü bahçelerinde çok kedi vardı, kedileri çok
seviyorlardı. Hem de sokakta ki köpekleri besliyorlardı. Bunlar
benim bir insanı sevebilmem için yeterli sebeplerdi.
Onlar
bize geldiğinde, misafir için kilitli tutulan o koca salon birden
açıldı. Ben de onların yanında olabilmek için misafirlerin
karşısına geçtim ve oturdum. Üzerimde bir şort ve askılı
vardı. 6 yaşındayken 7-8 gösteriyordum, boyum o zamanda biraz
uzundu ve doğal olarak göğüslerim henüz yoktu. Eğilince yakamı
kapatmazdım. Gözüküyorsa da kaburgamı kaplayan et ve onun
üzerinde daha içi dolmamış göğüs uçlarım gözüküyordu. -6
yaşında ki bir çocuğun bunları hesap ettiğini söyleyemem.-
Benim için komşumuzun oğlunun üstü çıplakken, benim askılı
ile durmamın bir sakıncası yoktu. Hatta benimde üstümün çıplak
olması normaldi. Zaten ikimizin üst bedeni de birebir aynı
sayılırdı. Onunda kaburgasının üzerini kaplayan bir et ama içi
dolmayacak olan göğüs uçları vardı. Benim ve büyük ihtimalle
onun açısından, ikimiz de eşittik... Hatırlıyor musun komşunun
oğlu, dünyalarımız gayet adildi fakat o dünyalarımıza büyükler
karışmaya başlamıştı bile. Eşitliği bozmaktı niyetleri...
Hatırladığım kadarıyla " kediler nasıl?"
diye sormuşum. Fakat cevap alamadan hatta karşıya oturur oturmaz
amcam seslendi. "Gamze, git annene söyle TV açsın, haberlerde
ne var, bak, gel bana anlat." dedi. İtiraf etmeliyim güle
oynaya gittim. Benim için güzel bir görevdi. Yetişkin gibi bir
görevi yerine getirmem gerekiyordu. Hemen annemin yanına koştum. "
Bana TV aç. " dedim. "Neden" dedi. Ben de amcamın
bana dediğini söyledim ve annem beni odaya kapattı: Önce üstümü
çıkardı. Çıplakken komşunun oğlundan tek farkım vardı, o da
adına "kuku" dedikleri kulağa tuhaf gelen saçma sapan
bir kelimeydi.- Sonraları öğrenecektim ondan utanmam gerektiğini.
-Velhasıl, annem beni soydu ve tekrar giydirdi. O yaz sıcağında
artık üzerimde pantolon ve yarım kollu vardı. Daha sonra annemin
yaptığı tek şeyse beni öpüp "haberler başlamadı daha"
demek oldu.
İşte o zaman hiçbir şey anlamamıştım. Salona
gittiğimde beni gören amcam haberleri öğrenmese de gülümsedi.
Garipti... Zaten hacı dedenin karşı koltuğu dolmuştu ve konu
kedilerden uzaklaşmıştı...
O
gün anlamsız gelen bu olay, bugün bende büyük bir yere denk
geliyor. Bu yaşanan, yaşayacaklarımın garantisi gibiydi. Şuan 21
yaşındayım ve şort giymekten nefret ediyorum. Çünkü bu süre
içinde bacağımın şekli, kalınlığı,uzunluğu, kılı- tüyü
hakkında çok şey işittim. Sanırım kadınların sahip
olabileceği bir bacak modeli vardı ve benim o sabit modelden uzak
bacaklarım vardı... Regli olduğumda, annemin neden attığını
dahi anlayamadığım, korkmamam için olduğunu savunduğu bir tokat
yedim. Zaman ilerledi, okul da ped dağıtılınca o bezlerden
utanmam gerektiğini öğrendim. Saklayarak sınıfa girmeliydim.
Zaman ilerledi, dekolte sınırını öğrendim. Zaman ilerledi,
vajinamın önemli, saklanması gereken ve namus denilen bir sınırı
olduğunu öğrendim. zaman ilerledi vajinamda, bebekken beni koruyan
bir zar için insanların bana değer verdiğini öğrendim. Zaman
ilerledi, öpüşmenin ahlaksızca olduğunu, ama öpüşmeyi
bilmemenin dalga geçilecek bir konu olduğunu öğrendim. Zamanla
memelere gözleri kayan erkekleri gördüm ve insanlar büyüdükçe
yüzüme değil de kafamdan aşağıyı süzmeye başladı. Zaman
ilerledi, memelerimi kapatmak için kambur durmaya başladım.
Kamburum çıktı fakat bu da kötü bir görüntü diye beğenilmedi.
Dik durdum, gözler yine boynumun altında meme arayışına geçti.
Zaman ilerledi, yolda yürüyen erkeklerin, tek bir noktaya
kitlenerek yürüdüğünü gördüm. Önde ki kadının kalçasını
takip ediyordu hepsi. Zaman ilerledi insanlar kaşlarımı beğenmedi,
aldır dediler, zaman ilerledi bacağının üstünü al dediler,
zaman ilerledi dudağının üstünü al dediler, zaman ilerledi
yüzünü al dediler, zaman ilerledi kolların erkek gibi az kadın
ol, kollarını al, dediler. Zaman ilerledi, dudakların kalın ruj
sürüp dikkat çekme dediler. Zaman ilerledi, makyajsız kadın mı
olur, ne demek makyaj yapmayı sevmiyorum dediler. Zaman ilerledi, uzunsun dediler, zaman ilerledi belin dediler, memen dediler, kalçan
dediler, bacağın dediler. Hep bir şey dediler. Ve ben devamlı
onlara ayak uydurmaya çalıştım. Sonra bir gün bir şey oldu ve
bağırmaya başladım! Artık ped dağıtılınca saklamak yerine
elimde sınıfa daldım. Bacaklarımdaki kılı tüyü önemsemedim.
Kalın bacak etek giyemez deseler de ben giymeye başladım. Sevgilim
oldu ve onu saklamak zorunda hissetmedim. Bağırmaya başladığım
günden bu yana; seven erkek kıskanır yalanına inanmaz oldum. Bu
yalanlarla beni dizginlemeye çalıştıklarını gördüm.
Kıyafetlerime kimseyi karıştırmaz oldum, karışan olursa
tartışmaya başladım. Erkeklik, kadınlık budur diyenlere "neden
vajina ve penis demekten utanıyorsunuz" dedim. Kolumdaki tüyler
çıkmaya başlayınca, kollarımı kapatmamaya başladım. Dik
yürümeye başladım. Ve karışan oldukça daha çok
bağırdım/bağırıyorum.. Fakat değişmeyen çok şey kaldı. 20
yıldır beynime işlenen şeyleri bir çığlıkla atamayacağımı
biliyordum. Şimdilerde ise bana işlemeye çalıştıkları bu
düzeni kendi içimde kırmaya başladığım için, kızmaya
başladılar, kendilerince dalga geçtiler. Zamanla "kız yapmaz bunu" dediler, "ben KADINIM" dedim. Hepsi kızlık zarını düşünerek
söylediğimi sandığı ve suratıma baktı. Onlara, kadınlığın
onunla bir ilişkisi yok, dedim sanırım anlamadılar. Zamanla, "toplum buna
hazır değil" dediler. "Toplum mu bunu size söyledi" dedim kızdılar.
Zamanla "bu iktidar gitmeden kadın özgür olmaz" dediler. "Ben bu
iktidardan önce de yaşıyordum, mesele bu kadar basit değil bu
erkek egemen sistem yıkılmadan, kadın özgür olmaz" dedim "erkek
egemen de kimmiş?" dediler. Onlar fiziksel olarak kadın güçsüz
dedi, ben kadın sporcuları gösterdim. Kadın her işi yapamaz
dediler, inşaata çalışan kadınların haberlerini açtım. Kadın
kutsaldır dediler, kutsallığı reddediyorum bu bir tahakküm
biçimidir dedim...
Ben
dedim onlar dedi, ben dedim onalar dedi ve cinayetler gündemimizi
sarmaya başladı. İşte o zaman hep bir ağızdan "kadınlara
özgürlük" dedik. Ben de dün bana dediklerini onlara
hatırlattım, sadece "haklısın" dediler.
Komşunun
oğluna mı ne oldu? Sünnet düğünü eğlenceli geçti. Ona sünnet
düğününde takı takıldı, oyuncak alındı, beni dövdüler, ped
aldılar. O üstsüz mahallede dolandı. Bense iki kat giyindim,
sütyen denilen şeyin bana verdiği sırt ağrısı yüzünden çok
oyun oynayamadım. O okuldan kaçtı. Annesi güle oynaya okula
geldi. Benimse ayakkabım yırtıldığı için derse girmeye
utandığım ve derse girmediğim için dersten kaçmış sayıldım.
Annem sinirle geldi...
O
bu günlerde yattığı kadınlarla hava atıp "erkek"
sayılırken, ben hiç sevgilim olmadığı zaman kutsal
sayılıyordum. O milli olduğu günü kutlama hayali kurduğunda,
ben bana dokunan olursa orospu diyecekler diye korkuyordum. Ben
bağırmaya başladığımda o sevgilisini dövüyordu,evlenmek için
bakire kadın arıyordu, kas yapıp hava atıyordu, penisinin boyu
ile ilgili konuşuyor, sünnet fotolarını gösteriyor, küçükken
çekilen çıplak fotoları ile eğleniyor...
Şu
sıra Özgecan için ikimizde bağırıyoruz. Ama o kadınlar
hakkında konuşmaya devam ediyor. Laf atıyor, hala vücut
geliştiriyor, kendisinin bir güç timsali oluğunu düşünüyor.
Kendisinin de biraz katil olduğunun hala farkında değil.
Komşunun
oğlu otobüste hala taciz ediyor, komşunun oğlu tecavüzler
ediyor, komşunun oğlu eşini 52 parçaya bölüyor, komşunun oğlu
yanında ki kadının "düzgün" giyinmesini isterken,
diğer kadınları süzüyor, yolda yürürken öndeki kalçayı
takip ediyor.
Kadın cinayetleri haberlerini bazen paylaşıyor,
üzülüyor fakat katledilen kadın eğer bir pavyonda çalışıyorsa
haberi hemen geçiyor. Sevgilisi ondan çok bilmesin, kendisinden
daha zeki bir kadın yanında olmasın istiyor. -Zaten olsa da "çok
bilmiş" diyor.- Erkekliğin penis iktidarı ile olduğunu,
erkek olmanın güce, boya, performansa bağlı olduğunu düşünüyor.
Kadınla eşit olunmalı diyor ama hayatındaki kadınlarla eşit
olmayı kendine yediremiyor. Kadın dediğin kendine bakar derken,
onun kriterlerine göre kendine bakmayanlara çirkin, kezban diye dalga geçiyor, "lezbiyendir, feminiklerdendir abi kesin, başka
ne olacak" diyerek gülüyor. Kendisini terk eden kadına
"defolup gitti başkasına orospu" diyor. Sevişmeyi,
"kadını yatağa attım oğlum, hatunu altıma
aldım" diye anlatıyor....
O komşunun oğlu pek ağlayamıyor, çünkü ağlayınca "karı gibi ağlama lan" diyeceklerini sanıyor. Komşunun oğlu gazete haberlerine bakıyor, tecavüz, şiddet, taciz, ölüm vs. haberlerini okuyor. Sonra bunları yapana "orospu çocuğu "diyor, "ananı sikeyim" diyor, "amına koyayım" diyor fakat söylediği şeylerle sözel şekilde kadına saldırdığını, söylediklerinin öznesinin kadın olduğunu, haberlerde okudukların da kadınlara yönelik olduğunu fark edemiyor. "Abi ben amk derken nokta gibi kullanıyorum yani, küfür bile değil ya." diyor. Ama bu toplumsal cinsiyet meselesinin hayatına nasıl derinden işlediğini göremiyor. Cinsiyetçi söylemleri ile mutluyken hala kendisinin de bu suçlarda parmağı olduğunu fark edemiyor...
O komşunun oğlu pek ağlayamıyor, çünkü ağlayınca "karı gibi ağlama lan" diyeceklerini sanıyor. Komşunun oğlu gazete haberlerine bakıyor, tecavüz, şiddet, taciz, ölüm vs. haberlerini okuyor. Sonra bunları yapana "orospu çocuğu "diyor, "ananı sikeyim" diyor, "amına koyayım" diyor fakat söylediği şeylerle sözel şekilde kadına saldırdığını, söylediklerinin öznesinin kadın olduğunu, haberlerde okudukların da kadınlara yönelik olduğunu fark edemiyor. "Abi ben amk derken nokta gibi kullanıyorum yani, küfür bile değil ya." diyor. Ama bu toplumsal cinsiyet meselesinin hayatına nasıl derinden işlediğini göremiyor. Cinsiyetçi söylemleri ile mutluyken hala kendisinin de bu suçlarda parmağı olduğunu fark edemiyor...
Sevgilerle
tüm komşularımın oğullarına...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder