27 Şubat 2015 Cuma

Anayurt Otelinde Zebercet

Şiddetin, yalnızlığın kucağına atılmış bir kasabada, anasının karnından 7 aylıkken atılınca Zebercet, sıkışıvermiş bir Anayurt oteline.
Oteli sığınak yapmış kendine.
Sevgisizliğiyle büyüdüğünden olacak ya da anasından, hep erkenden ayrıldığından, ana gibi yurda bir otele sessizlik olmuş, nefesiyle.
Kendini bulamamışlığın verdiği bir hezeyan belki onda ki. Öylesine bir arayış ki; bir hayalin kokusuna aşık olup, yalnızlığı bekleyerek yaşamaya çalışmanın, ağrısına dayanır.
 Kendini, nereye koyduğunu unuttuğundan olacak. Sığındığı damın altında bulamamış kendini...
Yemek, içmek, sevişmek gibi ritüellerini sadece hayatta kalmak için, yaşamın döngüsüne ayak uydurmak için, yapar olmuş...
Hep aynı günler, hep aynı saatler gittiği yerlere, geciken bir Ankara treni yüzünden gitmez olur da, darmadağan olmaz mı bu küçük adam?
Elbet olur...
Zaten olduğundandır ki, tavana astığı ipi özenle yerleştirir.
Zaten olduğundandır ki; ölmek ile yaşamak arasındaki seçimi, olasılıkları hesap ederek, ölümün ensesinde sonsuz olasılıkların vermiş olduğu, özgürlüğe dayanamaz da birden iter masayı ayağının altından...
Her gece özenle yıkadığı ayaklarını, şimdi ölüme yürümek için kullanır.
Çırpınır sonra, yaşam ile ölüm arasında ki tercihinden pişmanmış gibi.
Yusuf Atılgan " Ne oldu? Yapmayı unuttuğu bir şeyi mi anımsadı birden ? Ya da yeryüzünde tek gerçek değerin kendisine verilmiş olduğu, bu olağanüstü yaşam armağanını korumak, her şeye karşın, sağ kalmak, direnmek olduğunu mu anladı giderayak? Yoksa bilinçsiz, canlı etin ölüme kendiliğinden bir tepkisi miydi bu " der...
Oysa ne özgürlükten çıldıran birinin aklına bir iş gelir son dakika. Ne de ilahi bir görev.
Yaşamanın kutsallığı olsaydı akla gelen; damın altında çürüyen benliğini, hayallere, oğlanlara, dayısı tarafından kullanılan bir kadına karşı kabaran erkekliğiyle, birkaç saniyelik rahatlama dışında, gülümsemeyi bilememezliği olmazdı.
Zebercet ki sevilmeyi isteyip " nasılda seninim " sesini yankılatırken kulaklarında. Hayatta onun olan hiçbir şeyi olmayışından, yakınır aslında...
Yaşamda onun değildir, ölümde...
Ne ölmeyi bilenlerin roman kahramanıdır o, ne de yaşamayı bilenlerin...
Ana rahminden atılıp, bir damın altına sıkışmış, ama kendini koyduğu yerde bulamamışların roman kahramanıdır o....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder